Sunday, February 15, 2009

Aşure


Göztepe'ye taşınmanın en avantajlı yanı annelerden yağan çeşit çeşit yemekler oldu! Özellikle Gülnur Teyze şimdiye kadar yolladığı nefis yemeklerle bir orduyu doyurabilirdi! Bu haftaya muhteşem aşuresiyle damgayı vurdu...

Pazar Misafirlerimiz



Bu pazar annemle anneannem kahveye (teftişe) geldiler! Mutfak muhabbeti keyifliydi. Çağrı kızlara özel meyve suyu karışımını yaptı. Anneannem bize harika çiçekler getirmiş...

Friday, February 13, 2009

Linguini al crema di uova ai porri


Nam-ı diğer pırasalı makarna! Dun akşamki misafirlerimize (Koray-Gözde-Gürcan-Kemal) ufak bir deneme yaptık...

Malzemeler:

300-500 gr pırasa
3-4 diş sarımsak (tarife benden ek)
60 gr tuzsuz tereyağı
4 yumurta
60 gr krema
Biraz parmesan (kanımca tulum peyniri de iyi gider)
Tuz
Taze karabiber
4-6 kişilik Linguine

Tereyağı sos tenceresinde eritilir. Yıkanmış ve ince halka kesilmiş pırasalar ve tarifin orijinalinde olmasa da tercihen sarımsaklar eklenir. 5-6 dakika kadar karıştırılarak öldürülür. Sonra altı söndürülüp ağzı kapalı ve ılık şekilde bekletilir.

Yumurtalar bir kasede çırpılır. İçine krema, parmesan, karabiber eklenir.

Linguineler kaynar suya atılır ve al dente kıvamdayken süzülerek susuz tencereye geri koyulur. Pırasa üzerine boca edilir. Hafif hafif pişmeye devam ederken güzelce karıştırılır. En son yumurtalı karışım pırasalı linguine üzerine boşaltılır. En fazla 1-2 dakika içinde sıcak servis yapılır. Mmmmmm... Yemeği mideye indirirken fotoğraf çekemedik. Temsili bir pırasa resmi ile sayfayı süsleyeyim dedim!

Kemal'in frozen vişneli limoncello'lu kokteylini ise anlatamam, içmek lazım!

Tuesday, February 10, 2009

Monday, February 9, 2009

Sabah Sevişgenleri 2

Sabah Sevişgenleri 1

Uyanık Miço köşesini buldu!

Mutfak


Üzerinde en fazla emek harcadığımız alan... Bundan dolayı ya da tamamen alakasız olarak, en fazla zaman geçirdiğimiz odamız... Muhtemelen bolca mutfak postu olacak bu blogda... Resimdeki poşetler az sonra hazırlanacak güzel bir "Göztepe Kahvaltısı"nın habercesi ama pek estetik durmamışlar kabul ediyorum. Şimdilik elimdeki en iyi resim bu!

Evimizden ilk izlenimler

Yeni evimizi tek bir sözcükle özetleyebilirim: Güneş. Yaşam kaynağım. Güneşsiz bir günde bile bütün odalar o kadar aydınlık ki dışarı çıkıp bunalmaya gerek yok. Güneşli bir günde ise evin içinde hangi mekanda zaman geçirmek istediğine karar vermek zor. Bir kere tüm odalar bahçeye bakıyor. Bahçenin üzerinden uzakta evler...solda ağaçların ardında tren yolu...rayların önünde ahşap kocaman gizemli ev....sağ tarafta sağır ve dilsizler için bir okul... önünde yeni bitmiş ahşap bir köşk. Arada bir geçen tren... Kuş sesleri... Bahçeyi keşfeden kediler.. Ekmeğini su birikintilerine banan kargalar... Kurtuldum sandığım martılar... Yine de buraların martıları daha bir edepli göründü gözüme.

Üst komuşumuz aklına estikçe bize harika piyano konserleri veriyor. Öyle çalmayı yeni öğrenmekte olup da gürültü üreten komşulardan değil. Şanslıysak ve evdeysek gerçek bir ziyafet çekiyor kulaklarımıza.

Gizemli Ev

Sessizlik

Cihangir ile Göztepe’yi karşılaştırmanın manasızlığının farkındayım ve birçok konuda bunu yapmaktan kaçınıyorum. Ama konu gürültü seviyesine gelince ister istemez karşılaştıracağız. Çünkü yüksek desibel belki de oralardan kaçmak istememe en büyük etken oldu. Hala beynimde çınlayan korna sesleri, farklı farklı müzikleri bağırttırarak geçen arabalar, sarhoşların naraları, camdan dışarı eğilerek bağıra bağıra telefona konuşmayı seven mahalle sakinleri....çöp arabalarının sabah karşı şişeleri arabaya boşaltması.... Şangırr..şungurr.... Alt katımızdaki teyzenin uynamama bir saat kala delirip bastonla sağa sola vurması... Normalde seveceğim ama bu kadar eziyetin üstüne çekilmez hale gelen ezan serisi... Dinlendirici bir uykuya duyduğum hasret...

Burası o kadar sessiz ki... O kadar dinlendirici ki... Adapte olmakta zorlandık ilk başta! Taşındığımız ilk hafta Çağrı da ben de bir süre parmak ucumuzda yürüdük. Akşam çamaşır makinesi çalıştırmaktan, hatta yüksek sesle konuşmaktan bile çekiniyorduk. Bizi rahatlatan üst kat komşularımız oldu. Dile kolay, 12 senedir alt komşuları Arend ofisi nadir akşamlar dışında boş. Dolayısı ile atlarını rahat rahat koşturmuşlar. Onların rahatlığından cesaret alıp biz de normal ses tonumuza döndük.

Sessizlikte uyunan uykunun, uyanıştaki dinginliğin yaşanması gerek. Sürekli bir tatil beldesinde uyanıyormuşum hissi veriyor. Sanki önümde uzun ve serbest bir gün varmışçasına uyanıyorum her sabah.

Arend Forsu


Bu caddede çerçevecisinden elektrikçisine kimse sorsanız Arend’i ve Cem Bey’i tanıyor. Dolayısı ile eve birşeyler ısmarlarken uzun uzun tarife gerek yok. “Arend’e” demek yeterli. Kapıda hala Arend yazmasına güvenip alışkanlıkla içeriye dalıveren postacı, sucu gibi bilumum ziyaretçiler Arend’i bir hayli değişmiş görüyorlar tabii. Benim de bir before-after serisine ihtiyacım var çünkü evimizin eski halini hatırlayamıyorum.

Yörük'ün Ardındaki Cennet

Yörük Apartımanı’nın ön yüzü gayet sıradan bir görüntü verirken, arkasına dolaşıldığında biraz şaşırtıyor. İstanbul’un bu yakası Avrupa tarafına göre alan ve boşluk alanında daha şanslıdır. Kadıköy ve Üsküdar gibi merkezler dışında bitişik nizam binaya pek fazla rastlanmaz. Ama Yörük Apartımanı’nın arkasındaki iki binalık boş alan şaşırtıcı.

Daha da güzeli bu alanın sadece otopark görevi görmemesi. Dut, kayısı ve bilumum meyve ağaçları (ki bunları sırayla keşfedeceğiz) kocaman çimenlik bir alana serpilmişler. Bu çimenlik alanla ilgili fena planlarım var. Mevsimler biraz değişsin, hava azıcık ısınsın...bakalım Yörük Apartımanı böyle sere serpelik görmüş müdür! Basketbol potası, oturma alanı, taş ocak da binanın arkasında saklanan diğer sürprizler. Bir bomba da arabası olan her Cihangirli’nin rüyalarını süsleyebilecek ferah bir otopark. Sadece burada oturduğumuz için bize bahşedilmiş bir park alanı!


Yörük sakinleri uzun zamandır karşılaşmadığımız medeniyette insanlar. Selamsız insan yok sanki. Rahatsız edici bir ilgi de yok. Kapıcımız Muharrem Bey ve ailesi 18 yıldır burada yaşıyormuş. Bahçenin mimarı da kendisi. Bir köşeye ektiği rokalara ortak çıktığımı yakında farkedecektir zira o alanda epey bir kelleşme oldu bile. Yeni koparılmış roka ile yapılan salatanın tadını tarife imkan yok.

Yörük


Olay mahali eski adıyla meşhur İstasyon Caddesi. Her gece başımızı soktuğumuz mekan ise Yörük Apartımanı. Caddeden bakınca sıradan, Bağdat Caddesi civarındaki birçok apartmandan farksız yüksek bir bina burası. Çoğu bina gibi altını bir banka parsellemiş. Bir de mahallenin favori mekanlarından Harman Kafe var hemen girişinde. Harman Kafe, sabah 8:30’da açılır açılmaz apartman sakinlerine evlerinde çay/kahve servisine başlıyor. Kafenin içi sıcak, sempatik. Kahvaltıları önerilebilir.

Cihangirlim Göztepe’de

Gayet isteyerek, bilerek, karar vererek bu mahalleye taşınmış olmama rağmen, olaylar sanki akışına bırakılmış, hepsi kaderdeymiş, ben de akışa razı olmuşum süsü verdim! Bu sayede Göztepe ve burada geçireceğimiz günler yukarıdan bir yerlerden bahşedilmiş bir macera gibi geliyor. Keşfedilmeyi bekleyen bir kent, doldurulmaya hazır boş bir sayfa gibi.

Bu fırsatı değerlendirmek gerek. Bir Cihangirli’nin Göztepe maceralarını mümkün olduğunca sübjektif olarak anlatmaya çalışacağım!