Monday, February 9, 2009

Sessizlik

Cihangir ile Göztepe’yi karşılaştırmanın manasızlığının farkındayım ve birçok konuda bunu yapmaktan kaçınıyorum. Ama konu gürültü seviyesine gelince ister istemez karşılaştıracağız. Çünkü yüksek desibel belki de oralardan kaçmak istememe en büyük etken oldu. Hala beynimde çınlayan korna sesleri, farklı farklı müzikleri bağırttırarak geçen arabalar, sarhoşların naraları, camdan dışarı eğilerek bağıra bağıra telefona konuşmayı seven mahalle sakinleri....çöp arabalarının sabah karşı şişeleri arabaya boşaltması.... Şangırr..şungurr.... Alt katımızdaki teyzenin uynamama bir saat kala delirip bastonla sağa sola vurması... Normalde seveceğim ama bu kadar eziyetin üstüne çekilmez hale gelen ezan serisi... Dinlendirici bir uykuya duyduğum hasret...

Burası o kadar sessiz ki... O kadar dinlendirici ki... Adapte olmakta zorlandık ilk başta! Taşındığımız ilk hafta Çağrı da ben de bir süre parmak ucumuzda yürüdük. Akşam çamaşır makinesi çalıştırmaktan, hatta yüksek sesle konuşmaktan bile çekiniyorduk. Bizi rahatlatan üst kat komşularımız oldu. Dile kolay, 12 senedir alt komşuları Arend ofisi nadir akşamlar dışında boş. Dolayısı ile atlarını rahat rahat koşturmuşlar. Onların rahatlığından cesaret alıp biz de normal ses tonumuza döndük.

Sessizlikte uyunan uykunun, uyanıştaki dinginliğin yaşanması gerek. Sürekli bir tatil beldesinde uyanıyormuşum hissi veriyor. Sanki önümde uzun ve serbest bir gün varmışçasına uyanıyorum her sabah.

No comments:

Post a Comment